Oblomov Ust 800x450 1

Oblomov / İvan Gonçarov

Oblomov,İvan Gonçarov’un ilk defa 1859 yılında yayımlanan ikinci romanıdır. İlya İlyiç Oblomov romanda lüzumsuzluğun resmedilmiş hâli olan 19. yüzyıl Rus edebiyatından sembolik bir karakterdir. Oblomov, önemli kararlar vermekten ve kayda değer hareketler yapmaktan aciz olan genç ve cömert bir soyludur.Roman boyunca odasını ve yatağını nadiren terk eder. İlk 50 sayfada sadece yatağından sandalyesine geçmeyi başarır. Kitap kim olduğu bilinmeyen bir kaynak tarafından Rus entelektüel kesiminin bir eleştirisi olarak düşünülmüştür. Roman çıktığında popüler olmuş ve bazı karakterleri Rus kültürü ve dilini etkilemiştir.

Konu

İvan Gonçarov’un başyapıtı “Oblomov”, 19. yüzyıl Rus edebiyatının ve dünya edebiyatının en unutulmaz karakterlerinden birini ve onun adıyla anılan “Oblomovluk” (eylemsizlik, uyuşukluk) halini merkeze alır. Roman, St. Petersburg’da yaşayan, otuzlu yaşlarında bir toprak sahibi olan İlya İlyiç Oblomov’un hikayesidir. Oblomov, fiziksel veya zihinsel bir engeli olmamasına rağmen hayatını yatağından veya sabahlığından çıkmadan, eylemsizlik, uyuşukluk ve atalet içinde geçiren bir adamdır. Onun için yaşamak, rahatının bozulması demektir; her türlü sorumluluk, karar ve hareket, aşılmaz bir engel gibi görünür. Roman, Oblomov’un bu “uykuda” geçen hayatını, çiftliğindeki sorunlar, alacaklı mektupları ve ev sahibinin onu evden çıkarma tehditleri gibi dış dünyadan gelen zorunluluklarla sarsmaya çalışır.Oblomov 4 182x300

Bu uyuşukluğun tam zıddı, Oblomov’un çocukluk arkadaşı, yarı Alman yarı Rus olan enerjik, disiplinli ve pragmatik Andrey Ştoltz’dur. Ştoltz, Batı’nın dinamizmini temsil eder; durmadan çalışan, seyahat eden ve üreten biridir. Ştoltz, Oblomov’u bu pasiflikten kurtarmayı kendine görev edinir ve onu sarsıp hayata döndürmeye çalışır. Bu amaçla onu enerjik, idealist ve entelektüel bir genç kadın olan Olga ile tanıştırır. Oblomov’un Olga’ya olan içten aşkı, onu kısa bir süreliğine “uyandırır”; sabahlığını çıkarır, okumaya başlar ve sosyal hayata karışır. Ancak bu “diriliş” geçicidir. Oblomov için sevginin ve bir ilişki yaşamanın getirdiği sorumluluklar, imzalanması gereken kağıtlar ve alınması gereken kararlar, onun ataletinden daha güçlü çıkamaz. Mücadelenin ve değişimin getirdiği kaygı yerine, pasif bir rahatlığın ve unutuluşun konforunu seçer.

Kitap, sadece bir adamın tembelliğinin hikayesi değil, aynı zamanda derin bir toplumsal eleştiridir. “Oblomovluk”, 19. yüzyıl Rus aristokrasisinin işlevsizliğini, üretken olmamasını, karar alma felcini ve “gereksiz insan” temasını işler. Oblomov, feodal düzenin son kalıntısıdır; değişen dünyaya uyum sağlayamayan, sadece geçmişin (idealize ettiği “Oblomovka” çiftliği) hayaliyle yaşayan biridir. Roman, eylemsizliğin felsefesini ve eylemin getirdiği sorumlulukları ustalıkla sorgular.

Karakterler

İlya İlyiç Oblomov: Romanın başkarakteri ve “Oblomovluk” kavramının vücut bulmuş halidir. Sürekli yatağından veya sabahlığından çıkmayan, eylemsizliğe ve uyuşukluğa gömülmüş bir toprak sahibidir. Zeki, iyi kalpli, dürüst ve derin bir ruha sahip olmasına rağmen, gerçek dünyanın sorumluluklarından, karar almaktan ve her türlü hareketten patolojik düzeyde kaçınır. Onun ideali, çocukluğunun geçtiği ve hiçbir şeyin değişmediği, zamanın durduğu “Oblomovka” çiftliğindeki mutlak huzur halidir. Modern dünyanın ve St. Petersburg’daki sosyal hayatın talepleri karşısında felç olmuştur; onun için varoluş, rahatının bozulmaması demektir.

Andrey Ştoltz: Oblomov’un çocukluk arkadaşı ve onun tam zıttıdır. Yarı Alman (disiplinli baba) yarı Rus (duygusal anne) kökenli olan Ştoltz, Batı’nın enerjisini, disiplinini, pragmatizmini ve durmak bilmeyen eylemini temsil eder. Sürekli çalışan, seyahat eden, yatırım yapan ve üreten biridir. Arkadaşını uyuşukluğundan kurtarmak ve onun işlerini düzene sokmak için içtenlikle çaba harcar. Oblomov’un tembelliğini bir hastalık olarak görür ancak onun ruhundaki saflığı ve iyiliği de takdir eder.

Olga İlyinskaya: Ştoltz tarafından Oblomov’u “uyandırmak” için tanıştırılan genç, zeki, idealist ve güçlü karakterli kadındır. Oblomov’un uykudaki potansiyelini ve ruhunun derinliğini fark ederek ona aşık olur. Oblomov’u sevgi yoluyla iyileştirmeyi, onu aktif ve anlamlı bir hayata çekmeyi bir misyon edinir. Ancak, Oblomov’un değişime olan köklü direnci ve sorumluluktan kaçışı, Olga’nın idealizmini kırar ve bu ilişkinin imkansızlığını anlamasına neden olur.

Zahar: Oblomov’un yaşlı uşağıdır ve efendisinin adeta çarpık bir yansımasıdır. Tıpkı Oblomov gibi tembel, huysuz, düzensiz ve sürekli söylenen biridir. Efendisine derinden bağlıdır ancak bu bağlılık, geleneksel bir uşak-efendi ilişkisinden kaynaklanır. Zahar, Oblomov’un yaşadığı tozlu, hareketsiz ortamı sürdüren ve onun eylemsizliğini pasif bir şekilde onaylayarak “Oblomovluk” halinin devamlılığını sağlayan kilit bir figürdür.

Agafya Matveyevna: Oblomov’un ev sahibesidir ve romanın son bölümünde onun hayatındaki en önemli kadın figürü haline gelir. Olga’nın talepkar, entelektüel ve dönüştürücü sevgisinin aksine, Agafya, Oblomov’a pasif, anaç, koşulsuz ve hiçbir şey talep etmeyen bir konfor ve bakım sunar. Oblomov’un aradığı mutlak huzuru ve “Oblomovka”nın sakinliğini ona sağlar. Agafya’nın evi, Oblomov’un hayattan tamamen elini çekerek arzuladığı mutlak hareketsizliğe ulaştığı son sığınağı olur.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir