Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos’un 1968 tarihli “Şeker Portakalı” , tüm dünyayı etkisi altına almayı başaran, dünya edebiyatının en önemli dram ve çocukluk romanlarından biri olarak kabul edilir.
Roman, Brezilya’nın Minas Gerais bölgesinde yaşayan yoksul bir ailenin beş yaşındaki oğlu Zezé’nin başından geçenleri konu alır. Olağanüstü gelişmiş bir hayal gücüne sahip olan Zezé’nin gözünden yoksulluğu, acıyı ve beklenmedik dostlukları keşfederiz. Yazar, kendi çocukluğundan derin izler taşıyan bu etkileyici kitabı sadece on iki günde tamamladığını belirtmiştir.
Orijinal dili Portekizce olan ve 16 dile çevrilerek uluslararası bir başarı kazanan “Şeker Portakalı”, Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitaplarıyla devam eden bir serinin ilk ve en ünlü halkasıdır. Eserin kalıcı etkisi, 2012 yılında yönetmen Marcos Bernstein tarafından sinemaya uyarlanmasıyla da pekişmiştir.
Konu
José Mauro de Vasconcelos’un otobiyografik izler taşıyan ve tüm dünyada milyonlarca okura ulaşan başyapıtı “Şeker Portakalı”, Brezilya’nın yoksul bir mahallesinde yaşayan, beş yaşındaki Zezé adında bir çocuğun dokunaklı ve sarsıcı hikayesini anlatır. Zezé, yaşıtlarına göre olağanüstü bir hayal gücüne, erken gelişmiş keskin bir zekâya (kendi başına okumayı öğrenmiştir) ve durdurulamayan bir yaramazlığa sahiptir. Ailesi ve komşuları tarafından “şeytanın vücut bulmuş hâli” olarak görülürken, içinde kimsenin fark etmediği melek gibi bir kalp ve derin bir sevgi ihtiyacı taşır.
Zezé’nin ailesi çok yoksuldur; işsiz kalan babası, bu çaresizliğin acısını ve öfkesini sık sık çocuklarından, özellikle de Zezé’den çıkarır. Aile içinde yaşadığı bu sevgisizlik ve sık sık maruz kaldığı fiziksel şiddet, Zezé’yi gerçek dünyanın acımasızlığından kaçmak için kendi hayal dünyasına sığınmaya iter. Yeni taşındıkları evin bahçesindeki küçük şeker portakalı fidanı, Zezé’nin en yakın dostu olur. Ona “Minguinho” (ya da Xururuca) adını verir ve bu fidan, onun hayal gücünde canlanan, ata dönüşebilen bir sırdaşa, oyun arkadaşına ve sığınağına dönüşür. Zezé, tüm sırlarını, hayallerini ve acılarını bu küçük fidanla paylaşır.
Zezé’nin hayatındaki asıl dönüm noktası, kasabanın zengin, huysuz ve lüks arabasıyla ünlü Portekizlisi Manuel Valadares (Zezé’nin deyimiyle “Portuga”) ile kurduğu beklenmedik dostluktur. Başlangıçta bir yaramazlık yüzünden kavgalı oldukları Portuga, zamanla Zezé’nin “şeytan” maskesinin altındaki derin sevgiyi, zekâyı, acıyı ve inanılmaz yalnızlığı fark eden ilk yetişkin olur. Portuga, Zezé’ye hayatında hiç kimseden görmediği şefkati, ilgiyi ve koşulsuz bir baba sevgisini sunar. “Şeker Portakalı”, bir çocuğun gözünden yoksulluğun sert gerçekliğini ve aile içi şiddeti anlatırken, aynı zamanda “acının ne demek olduğunu keşfetmeyi” ve bir çocuğun olgunlaşmak için nelerden vazgeçtiğini yürek burkan bir dille ortaya koyar. Roman, Zezé’nin en büyük dostluklarını buluşu ve en büyük kayıplarını yaşayarak çocukluğunun masum dünyasına nasıl veda ettiğinin unutulmaz hikayesidir.
Karakterler
Zezé: Romanın beş yaşındaki başkahramanı ve anlatıcısıdır. Olağanüstü zeki, hayal gücü çok kuvvetli ve aşırı yaramaz bir çocuktur. Yoksul ailesinden yeterli ilgiyi ve şefkati göremez, sık sık şiddete maruz kalır. Acılarını ve yalnızlığını hafifletmek için kendi hayal dünyasına sığınır. En yakın sırdaşı, bahçedeki “Minguinho” adını verdiği şeker portakalı fidanıdır. Zezé, hayatın acı gerçeklerini çok erken yaşta keşfeden, sevgiyi ve şefkati arayan hassas bir ruhtur.
Manuel Valadares (Portuga): Kasabanın en lüks arabasına sahip, zengin ve başlangıçta huysuz biri olarak tanınan Portekizli adamdır. Zezé ile ilişkisi, ona “yaramazlık yaparken” yakalanmasıyla kötü başlasa da, zamanla Zezé’nin hayatındaki en önemli figür haline gelir. Portuga, Zezé’nin yaramazlıklarının altındaki derin yalnızlığı ve sevgisizliği gören tek yetişkindir. Zezé’ye bir babanın sunabileceği şefkati, dostluğu ve ilgiyi sunarak onun hayatını değiştirir.
Minguinho (Xururuca): Zezé’nin evinin bahçesindeki küçük şeker portakalı fidanıdır. Zezé’nin hayal gücünde canlanan, onunla konuşan ve en yakın sırdaşı olan bir dosttur. Minguinho, Zezé’nin gerçek dünyanın acımasızlığından kaçtığı hayali sığınağı ve onun yalnızlığının sembolüdür.
Gloria (Godóia): Zezé’nin ablalarından biridir. Ailedeki diğer bireylerin aksine, Zezé’ye karşı daha şefkatli ve koruyucudur. Zezé yaramazlıkları yüzünden şiddet gördüğünde onu savunan, yaralarını saran ve ona sevgi gösteren nadir kişilerden biridir. Zezé için bir tür “anne” figürü işlevi görür.
Baba (Paulo): Zezé’nin işsiz olan babasıdır. Yoksulluğun ve işsizliğin getirdiği çaresizlik ve öfkeyle doludur. Çocuklarına karşı sevgisini gösteremez ve Zezé’ye sık sık çok ağır fiziksel şiddet uygular. Zezé’nin en çok korktuğu ve aynı zamanda sevgisini kazanmaya çalıştığı kişidir.
